Dolar 19,1750
Euro 20,7916
Altın 1.214,64
BİST 4.812,93
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 18°C
Çok Bulutlu
İstanbul
18°C
Çok Bulutlu
Paz 17°C
Pts 17°C
Sal 9°C
Çar 9°C

Aşk Bedava

11 Aralık 2020 20:32

Bundan yirmi beş yıl kadar önce, kendime ‘araştırmacı yazar’ rolünü uygun görmüş ve bu bağlamda upuzun bir yazı dizisi hazırlamıştım.

Yaptığım araştırmalar, kimsenin ilgisini çekmeyen, dolayısıyla kimseye herhangi bir fayda sağlamayacak türden konular üzerineydi. Kısacası, ‘lüzumsuz konuların araştırmacı yazarı’ydım. Amerika’da bir dönem fiilen iş yapan ‘Kelebek Camı Mühendisliği’nden tutun da parfümeri laboratuvarları için gerekli olan ‘Koku Sınayıcı’lığına, yine aynı sektöre hizmet eden ‘Parfüm Sıkıcılığı’na kadar birtakım akıl almaz meslekleri ayrı ayrı inceleyen birer yazı hazırlamıştım. Kabul etmeliyim ki alerjik bünyeli biri olarak en tahammül edemediklerim de Parfüm Sıkıcılarıydı çünkü dükkân önlerinde ya da alışveriş merkezlerinde, oradan geçen her talihsize, iznini alma gereği duymadan parfüm sıkarlardı. Ayrıca Cem Yılmaz’ın ünlendiği günlerde İstanbul’da yaşayan, başını kazıtmış, kaytan bıyık ve keçisakalı olan gençlerin tam sayısının tespiti ya da sırt çantasında çalar saatle İstanbul sokaklarında dolaşmanın artılarıyla eksileri gibi belli başlı nadide konular hakkında da yazmıştım.  Kaleme aldığım hemen her konuyu da bizzat kendi üzerimde denemeye çalışırdım. Bu işi gerçekten de ciddiye alıyor olmalıydım. Gençlik halleri diyelim. 

Diyeceğim o ki geçenlerde başka bir yazıyı ararken bilgisayarın ücra bir klasöründe birazdan paylaşacağım yazı geçti elime. Tam olarak hangi tarihte yazıldığı, gazetede mi yoksa editörlüğünü yaptığım bir internet sitesinde mi yayımlandığı belli değil ama kesin olarak o yazı dizisinden olduğu anlaşılıyor.

Hava bedava, su bedava derken sözün sırası geldi aşka sevgili okurlarım. Bu bölümde bedava aşk konusunu araştırıyoruz. Ben bugüne kadar aşkın yücesini, kutsalını, büyüleyicisini, acısını, körünü (Allah’ım, kör et beni!), delisini, daha nelerini duymuştum ama gelin görün ki günümüzde artık aşkın bedavası da bulunmuş.

Oldukça hassas bir konu olduğundan bu defa deneyleri bizzat kendi üzerimde yapmaya cesaret edemedim çünkü ne de olsa aşkın ölümsüzü, aşkın çözümsüzü, aşkın yangını, külü, kiri (halk arasında ‘El kiri’ olarak da anılır) velhasıl, her tür tehlikeli türünü de duymamış değildim. Bu yaşımdan sonra kendimi jiletlemeyi de hiç akıllıca bulmadığımdan bu konuyu hep birlikte araştırmayı öneriyorum. (Birlikten güç doğar umarım!)

Erkek evlat sahibi olmak, orta direk aile reislerinin hem şanı hem de korkulu rüyasıydı. Şanıydı çünkü oğullar çapkınlık yaptıkça nedense babaların gururu okşanıyordu ama öte yandan bu çapkınlık işinin bir de mali külfeti vardı ki orasını hiç karıştırmayalım isterseniz. Ya da karıştıralım gitsin.

Genç kız önce çay bahçesine götürülür. Sonraki buluşma Gülhane Parkı (Kafeslere fındık fıstık, muz atmak yasaktır!) Sonra artık yavaş yavaş, ürkütmeden, korkutmadan, ada vapuru yandan çarklı. ‘Öğle yemeğini nerede yiyoruz, Taksim olur mu?’ derken ne olduğunu anlayamadan sıra gelirdi akşam yemeğine, daha sonra sinema, tiyatro, gece hayatı derken aile reislerinin cepleri boşalana kadar genç kız ya tavlanmıştır, ya da sonraki maaş gününe kadar beklenecektir. Derken geldik yirminci yüzyılın son demlerine. Önce cep telefonları, sonra da cep telefonlarına gelen faturalar sayesinde, her koşulda ayakta kalmayı başaran ulusumuz, bu iletişim harikası araçla orta direği çökmekten kurtarmış ve bedava aşkın yolunu açmış bulunmaktadır. Bu nasıl mı oluyor? Araştırıyoruz hemen (Lütfen hep birlikte tatbik edelim):

Cep telefonunuzu elinize alıyorsunuz. (Eğer âşık değilseniz hemen uygun birini bulmanızı öneririm). Aşkınızın telefonunu ekrana çağırıyorsunuz. ‘Ara’ (dilimizdeki karşılığı: YES) tuşuna basıyorsunuz. Ekranda ‘Aranıyor’ yazısı çıkacak. O anda telefonunuzu kulağınıza götürüyorsunuz. Karşı tarafta zil sesi bir kez duyuldu mu hemen ‘Kapat’ (dilimizdeki karşılığı: NO) tuşuna basıyorsunuz ve işlem tamamdır. Nasıl? Çok kolay, değil mi? Gayet tabii bu işler tek taraflı olamıyor. Aşkınızın da anlayış gösterip ‘Yanıtla’ tuşuna hemen basmaması gerekiyor. Sonra sıra ona gelecek. Telefonunuzu çaldıracak, ekranda onun ismini (Canım, Aşkım, Balım, Çiçeğim, Erkeğim, Kadınım vs.) çıkacak ve sonra yok olacak. Onun yerine şöyle bir ileti belirecek ekranınızda: 1 Cevapsız Arama! Aşkınızın, siz aradığınızda ekranında beliren iletinin tıpatıp aynısı! Tabii karşı taraf açmadığı için telefon görüşmesi de gerçekleşmemiş olduğundan cebinizden kuruş para eksilmemiş olacak. 

Şimdi ‘1 Cevapsız Arama’ genelde pek yakışık almaz. O yüzden hazır parmağınızı ‘Ara’ tuşuna yönlendirmişken art arda birkaç kez tekrar etmenizde yarar var. Düşünsenize, aşkınızın ekranında: 23 Cevapsız Arama yazacak! ‘Ara’ tuşu pratiğiniz geliştikçe bu sayı daha da çoğalıp 128 Cevapsız Arama kapasitesine bile çıkabilir. İşte bu, sevgili okurlarım, aşk budur! 128 Cevapsız Arama!

Zamanla bu cevapsız arama tekniği derinlik kazanıyor, boyut kazanıyor ve yepyeni bir dil çıkıyor ortaya. İncil’deki bir vahiyden söz etmenin şimdi tam sırası: ”…Ona beyaz bir taş da vereceğim. Bu taşın üzerinde, onu alandan başka hiç kimsenin bilmediği, yeni bir ad yazılıdır. (Vahiyler: Ödün Veren Kilise Topluluğuna 12-17)” Cep telefonuyla İncil arasında böyle bir bağlantıyı nasıl kurduğum merak konusu olabilir. İzninizle açıklamak istiyorum: 

Söz konusu Cevapsız Arama düzeni az önce de belirttiğim gibi ve tabii ki karşılıklı olarak derinlik kazanıyor. Cevapsız arama sayısı, artık bir kez çaldırma şeklinde değil, art arda iki kez, üç kez, beş kez çaldırma yöntemiyle ve önceden belirlenmiş şifrelere uygun hale dönüştürülüyor. İşte o vahiy tam da burada kendini gerçekleştiriyor: şifre! Şöyle ki, bir kez çaldırmanın anlamı, iki kez çaldırmanın anlamından tümüyle farklı olabiliyor. Biraz daha açmak için örnek bir şifre listesi sunmakta yarar görüyorum. (Bu liste kesinlikle hayali olup kimsenin şifresini ele vermek amacını gütmemektedir.)

Dıt = Aklımdasın…

Dıt Dıt = Seni deliler gibi seviyorum.

Dıt Dıt Dıt = TRT2’yi aç, bizim parçamız çalıyor!

Dıt Dıt Dıt Dıt = Offf! Çok kilo aldım yine!

Dıt Dıt Dıt Dıt Dıt = Beni hala seviyor musun?

Tabii bir de karşı taraftan gelecek yanıtlarla sohbet saatlerce sürdürülebilir. Bir de şöyle bir durum var sevgili okurlarım: Dıt mutlaka Dıt olmak zorunda değil. Örneğin: Trriillliiii, bililip, tataaaa… Elbette bu sesler romantik yapıya sahip olan âşıkları pek açmaz, onun yerine teknoloji bizlere en yanığından, en ateşlisinden, en ‘Ayıpsın abicim’e kadar türlü türlü cıngıllar sunmaktadır. Artık ‘O ağacın altını’ mı anarsınız, Heybeli’de her gece mehtaba mı çıkarsınız, İkinci Bahar’ı mı yaşarsınız, orasını bilemem. Tabii genç okurlar şimdi itiraz etmeye hazırlanıyorlar. Tamam, sizleri de unutmadım elbette: Eski köprünün altında mı dersiniz ona yoksa Şıkıdım şıkıdım oynamak mı istersiniz, orası size kalmış.

Unutmadan: Kullanmak istediğiniz cıngılları adamına göre seçebiliyorsunuz. Yani eğer Cep çapkınlık yapmak isterseniz, hata yapma olasılığı sıfıra yakın düzeydedir çünkü her âşık başka türlü ötecektir. Düşünebiliyor musunuz, üç ayrı aşığınız var ve üçü de Cevapsız Arama yapıyor… Üçü de farklı cıngılla üstelik! İşte, çok sesli uyum budur sevgili okurlarım, aşk budur!

Sanırım Cevapsız Arama yöntemiyle bedava aşkın sırrını da çözmüş olduk bu araştırmamızda. Herkese hayırlı, uğurlu olmasını dilerim. Hazır bedavayken doya doya âşık olun! Çekinmeyin, ücretsizdir.

Gelelim araştırmanın sonuç bölümüne: 

Eğer orta direk bir aile yapınız varsa, ayrıca genç kızlık ve/veya delikanlılık dönemine girmiş iki çocuğunuz varsa durum aynen şu şekilde cereyan edecektir: ikisinin de cep telefonları mutlaka ellerinin altında, gözlerinin önünde bir yerde olacaktır. 

Çocuklardan biri romantik bir kız olsun, diğeri de bitirim bir delikanlı. Her ikisinin de âşık olması şart tabii. Evinizdeki ses şenliği yaklaşık olarak şöyle olacaktır:

La la la lallala = Aklımdasın!

Tatam = Canım benim.

Lalalalala lallala = Seni hep seveceğim.

Tatam tatam = Sakın geç kalma, durakta bekleyeceğim.

Lal lala lallalalaaa = Kimdi o yanındaki?

Tatam tatam tatatatatam = Kapatmak zorundayım, babam geldi!

Tabii burada tekrar edemeyeceğim çok ayıp Cevapsız Aramalar da var… Cevapsız Arama çıktı, gençlerde utanma, arlanma diye bir şey kalmadı! Yanlarında aile büyükleri olsa bile, hiç aldırmadan sürdürüyorlar ayıp Cevapsız Aramalarını! La lala lalalalaa la = Şu an üzerinde ne var Burcu?

Genelde evde tek televizyon bulunacağı için ve yemekler aynı odada, üstelik aynı masada yendiğinden, orta direk evinde sadece bir adet mutfak bulunduğundan bu yetişkin iki çocuğunuzla sık sık aynı ortamları paylaşıyor olacaksınız. Genelde bu çoğu zaman pek rahatsız etmez ama ola ki çocuklarınız telefonlarını sehpanın üzerine bırakıp lavaboya, banyoya, ‘az uzanmaya’ vs. gitmişlerse, işte o zaman yandığınızın resmidir!

Hayır, anlatamazsınız derdinizi. Hayır, hayır, hayır! “Evladım, Ali lavaboda, çıkınca söyleyeyim, seni arasın.” demek istersiniz ama Cevapsız Aramaların sıklığı yüzünden bir türlü basamazsınız ‘Ara’ tuşuna. Hem zaten o tuşu yakalasanız bile, sakın basmayın! Ne olur ne olmaz, belki olmadık bir anlamı, şifresi mifresi vardır! 

Başka bir duruma daha değinelim hemen. Çocukların biri şekerleme yapıyor, diğeri de banyoda olsun:

La la, Dımdırıdım, Lalalalala, Dımdımtıs, Lal lala lalla, Duptıs duptıs duptıs, La la la lallala, Çistak Çistak Çistak, Lalalalala lallala, Tatataka taktak, Lal lala lallalalaaa,Tata tam tata…

Yine de halimize şükretmemiz gerekir. Ya iki değil dört çocuklu bir ailemiz olsaydı?

Zerrin Oktay

zerrinoktay.bodrum@gmail.com

REKLAM ALANI
YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
24 Nisan 2022 00:56
26 Şubat 2021 22:28
25 Aralık 2020 21:44
14 Kasım 2021 23:15
31 Aralık 2020 18:59
8 Ocak 2021 21:57
YORUMLAR

Bir Cevap Yazın

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.