Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Muğla 16°C
Az Bulutlu
Muğla
16°C
Az Bulutlu
Cts 15°C
Paz 15°C
Pts 15°C
Sal 12°C

Notice: Undefined variable: showWideSidebar in /var/www/vhosts/bodrumyerelhaber.com/httpdocs/wp-content/themes/neva/parts/widesidebar.php on line 24

ONURLU İNSAN İNŞÂ’ÂSINA ÜTOPYA DERSENİZ, DİSTOPYA KAÇINILMAZDIR. 

30 Ocak 2022 13:52 | Son Güncellenme: 30 Ocak 2022 13:53

Sen de hep olduğumdan hiç olmam eşyanın tabiati değil ki.Herşey zıddını yaratır evrende de insan canlısında da. 


Sizi hiçleştiren insanlara iyi bakın, onda ‘hep’ olmanızın rahatsızlığıdır hiçliğinizin sebebi..Hiçliğini kabullenen ve kabullenmeyenler dünyası belirler düzeni.Hiçliğini kabullenen “kimse” olmuştur özünde.Ne hep ne hiç belirler adımlarını. Öz, ‘gür’dür çünkü.Kabullenmeyen ise ya köledir ya efendi.Hiç yerine koyanlar da öyle, ruhu köledir ki eylemi de efendi.
Ya hep ya hiç diyen bir zihin doğmadır, ‘kimse’ değildir.Henüz kendi değildir. İçselleşmemiştir, kendisinin hakimi ve yöneticisi olamamıştır.Kendisinin hakimi ve yöneticisi olanlar bilir ki evrende kesitli doğrular yoktur, kesinlik aptallıktır. İnsan, hem hep hem hiç toplamının sonucudur. Hiçlikten doğarız dünyaya, hepliğe meyletmedikçe  doğururuz kendimizi.

Başkasına/ başkalarına hep olmaya çalışanlar, kendi hiçliğinden kaçanlardır. Kaçtıkça kirlenir insan. İnkâr’a düşer çünkü.Kendini inkâr tüm kötülüklerin mayasıdır.
Kabulle başlar değişim. Kendini kabulle. İyi yanlarını kötü yanlarına karşı güçlendirmeye çabalamakla.İyilik ve kötülük mücadelesini ruhunda veremeyenler,bu savaşı kazanamayanlar,algısı yönetilen canlılardır.Egosunu zihin yönetir, kendi iradesi değil.(Zihinsel devrim bu yüzden çok önemlidir.)Gözünün gördüğü ve bedeninin nefsi kadardır.Açlıklarını lüks/farklı yaşamak ve seks yapmakla doyurmaya çalışırlar da içlerinde ki fakirlik gittikçe büyür. O açlık büyüdükçe daha çok kirlenir. Kendisine karşı çıkacak iradesi yoktur.O yüzden kendisini onaylamayan herkese karşıdır. Zevk ile mutluluk, dürüstlük ile yalan, sevgi ile çıkar yer değiştirmiştir. Sözlerinde hümanizm tavırlarında faşizm olur.Amaçları (zevk ve çıkar) için kendisini bile araçsallaştıran duruşunu farklı olmak, üstün ve güçlü olmak zannederler.

İnsanın değer yargılarını kişisel ahlâkı belirler.Değer yargılarınız nedir?Daha iyi yaşamak için kendimi bile satarım mı? Daha güçlü olmak için herkesin üstüne basar geçerim mi?Beni sokmayan yılan bin yaşasın mı?Bencilliği özgürlük zanneden şuursuzluk mu?En en en, ben ben ben diye inleyen egonuz mu?Koltuk için, etiket için, para için, güç için onuruzu harcamak mı?Hangisi?Sınırlarınızı ne belirler veya bir sınırınız var mı kişiliğinizin?Ya da bir kişiliğiniz var mı tüm bunlara karşı sizi kirlenmekten koruyacak olan? Ayaklarınız çamura batınca suyla yıkarsınız, ama ruhunuz çamura batarsa onu temizleyecek bir su yoktur, kendiniz dışında yapacak kişi de yoktur. 

İnsanın ‘kendisi’ arkasında duramaması diye bir cehennem vardır.İnkârla harlanır o cehennemin ateşi.Kişi kendini kabullenmediğince kötüdür ve o kötülükle kuldur, köledir, efendidir.Maddi dünyanın kuralları ile kapana tıkılırsın nefsin ve hırsın ile sınanırsın.Sınav kendi yularını kendin tutman içindir.Ne efendiyim ne köleyim demek içindir.İradem benimdir demek içindir.Ne ezerim ne ezdiririm ne ezilene susarım demek içindir.Hâk bilmek, adil olmak, özgün olmak içindir.Kendi insan haklarını bilmen içindir.Emeği önce kendine vermen ve kimsenin emeğini çiğnenemen, sömürmemen içindir. Bu sınavı veren birey gelişir.Gelişen insanlar gelişen toplumlar oluştururlar.Gelişen toplum da hakkı olanı bilir, hak ettiği yönetimi getirir. Kurban olmaz, susmaz,Kabullenmez ne efendiliği ne köleliği.Farklı ve ayrıcalık olmakla gururlanmaz, bütün faeklılıklarla ve renklerle bir bütün oluştuğunu görür. Bunları ütopya diye itenler var.Kendisi ile yüzleşmek ve savaşmak zor geldiği için.Suçlu hep cahil halktır, dindir, ötekidir. Ne değişir ne değişime bir damla su taşır.

Onurlu insan inşâasına ütopya derseniz, distopya kaçınılmazdır.Ütopik diyerek ittiğimiz tüm insan-ı değerlerin yokluğu ile geldik bu distopik iklime. Özümüzle distopiğiz. Öz doğumu yapılamıyor, distopyayı aşamıyoruz. Distopya karşıtlığı da senin distopyanı kabul etmiyorum en güzel benim distopyam muhalifliği kadar. 
Ruhumuzda ki distopya ile yüzleşmeyi reddettikçe, kabullenmedikçe insan hakları ve onur diyenleri ütopik buldukça distopya’yı yaşattık. .Hâlâ inkâr ediyorlar. Yukarda kim/kimler varsa yöneten olarak, onlar aslında sen ben o diğeri neyse o. İşe içimizde ki distopikten başlayalım inkâr etmek yerine ki, her alanda yaşansın bir yüzleşme.Ve değişim gelişim.
İnsan ne ise o enerji titreşir. O enerjiyi yaratır ve yayar etrafına.Yaydığı enerjiye kör çünkü kendine inkâr ile varoluş.Yabancılaşmış insan kendine, ait değil ki kendine.Hiçliğinin sancısı ile teslim alınır işte böylece.Kendi sancılarını çözenler kendisi ile yüzleşebilir.Yüzleşen değişir. Bilgi bilinci ile buluşur. Hisseder içten hisseder. Hissederse dönüşür.Kendisi ile ancak o zaman buluşur.Gerçeğin gözüne bakarak, kendine dönebilir. 
Onurlu buluşmalar.. Aşk ile… #an 
Nesrin Arıkan 
#nesrince

YORUMLAR

Bir Cevap Yazın

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

%d blogcu bunu beğendi: