Kendini okuyabiliyor musun?

Bir insan aklını iktidar yaparsa kalp ölür.
Kalbini iktidar yaparsa sömürülür.
Kalp ölünce ego semirir, bilinç kapanır.
Ego salt beden ve zihindir.
Beden ve zihni aşarak özbenliğe ulaşmanın yolu kalbinden geçer.
Akıl erildir, kalp dişildir.
Akıl güneştir, kalp aydır.
Akıl dışımızdır, kalp içimizdir.
Akıl görünen benliğimizdir, kalp görünmeyenimizdir.
Ay bilinçaltımızdır, güneş görünen yanımızdır.

Akıl yani güneş, yani eril yanımız ışığını aya ulaştıramazsa, içimizde ki dişil ve karanlık yanımıza ışık olamazsa insan iradesine ulaşamaz. Işığını yaratan değil de, başkasında arayan, başkasından ısınan ve aydınlanan olmayı tercih eden bir duruma düşer. Çünkü bu kolaydır. Aklın oyunları da bunlardır.
Eril aklımız dişil kalbimize kulak asmazsa içimizde ki dişil hastalanır. Dişil enerji tanrı enerjisidir. Yaratım, üretim, değişim, dönüşüm enerjimizdir. Kişinin kendini bulması, tanıması, özünü yaratması sağlıklı bir dişil enerjisi olduğunda olur. Cinsiyetten bahsetmiyorum, kadın erkek hepimizin eril ve dişil enerjimiz vardır. Eril erkek yanımız, dişil kadın yanımızdır. Ve hayat bize bu iki enerjiyi tanı ve dengele der.
Bir erkek kadına empati yapamıyorsa içinde ki dişil hastadır. Bir kadın bir erkeğe empati yapamıyorsa içinde ki eril hastadır.
Eril ve dişil dengesi negatif ve pozitif enerjilerimizi tanımakla ve onları yönetmeyi öğrenmekle mümkün. Egosu sinsi, intikamcı yıkıcı veya edilgen ve pasif bir dişinin eril yanı da dişil yanı da sorunludur. Tam tersi bu erkek içinde geçerlidir.
(Dişil enerji kadında daha yoğun olduğundan fiziksel doğurganlığına ek olarak ruhsal doğurganlık enerjisini taşımasından kadın baskılanır. Kadının eril yanını baskıladığında dişil bilinçlenemez, dişil bilinçlenmediğinde kadının eril yanı erkekleşir, sistemin yaptığı da budur. Kadını içinde ki yaratım enerjisinden yani şefkatten koparmak)
Akıl gerçeğin celladıdır. İlk önce taşıyanı öldürür. İnsan kendi gerçekliğinden böyle böyle kopar. Ve akıl tek başına tehlikeli bir organdır.
Bütün zalimler çok akıllıdır, bütün diktatörler çok zekidir. Aklına güvenen ama içsel bilinçten yoksun biri daima kendini ya kandırandır, ya da kandırılandır. Kendini kandıranlar da en çok kandırılmaktan korkarlar içgüdü böyle çalışır. Ego seni kandırır, içsel olarak kalp kendini kapatır, kandırılmaktan korkan bir enerji çalışır. İnsan kendi kendini blokajlamış olur böylece. Garanti sevgiler arar, güven arar ama en başta kendini kandıran aklının farkında değildir hâlâ. Bu farkındasızlık da onu hep kandırılacağı alanlara çeker. Sınavı bu olur.
İçimizde ki şeytandır akıl.
İçimizde ki melektir kalp.
Sezgilerine kulak vermeyen, nefsi ve hırsı ile hesap görmeyen dolayısıyla aklını, kalbini tanımak, ruhunu keşfetmek için kullanmayanlar tende dolaşırlar, başkalarına göre tavır ve konum alarak sahteleşirler.
Aklını eylemlerinde kalbini de söylemlerinde kullanmaya başladığında ise ruhuna rezone olmaya başlarsın. Söylemin ne ise eylemin ona göre olmaya başlar. Kendini inkar eden saklayan değil, kendini olduğu gibi yaşamaya açarsın. İçsel enerjin değişir. İç sıkıntıları, duygusal boşluklar, sancılar, öfkeler, yani tüm negatif enerjiler birer birer yola gelir. Çünkü güneş olmuş akıl artık içinde ki aya,
o ay da güneşten aldığı ışıkla karanlığına ışık oluyordur.
Aklınızı önce güneş yapın, alın bilgiyi öğrenin, sorgulayın mantığını görün, sonra o bilginin ışığını içinizde ki aya verin. Yani bilgi bilinçle buluşsun. Ay ile güneş kavuşsun. Karanlığınız ışık olsun. İçinizde ki korkularınız gitsin, cesaret doğsun, adalet yürüsün, hakikat gerçeğinizle kavuşsun. Sen kendini hakiki yapmadan kimde ararsın ki gerçeğini.
Hak da sensin hakikat de.
Gerçek de sensin yalan da.
Dürüst de sensin yamuk da.
Doğru da sensin yanlış da.
Aydınlık da sensin karanlık da.
Sen sadece farket neresindeyim, ne kadarım ve ne kadarıyım diyerek.
İçinden geçmezsen kendinin ve kalbine inmezsen, içinden geçtiğin şu hayat sana kendin kadar yabancı olacaktır.
Korktuğun ne varsa başına gelir.
Nefret ettiğin kadar acı çekersin hayatına.
Sevmediğin sürece güvenilir olamazsın.
Kendine inanmadığın sürece inancını yıkanlar ile olacak sınavın.
Önce kendini inşaa etmeden de, hiçbir şey anlamadan geçer gidersin dünyadan.
Sen içinden kapıyı açıp dışarı çıkmadan da dışarda ki kapılar her daim duvar olacaktır sana. Geçici hevesler zevkler yaşarsın elbette ama bitmez inan ki ruhunda ki sancı.
O sancı aklın iktidar oldukça büyüyen olacaktır ve tüm ömrün egonun kölesi olmakla dolacaktır. Seçim senin.
İnsan kaderini kendi yaratır.
Ya korkarak yazar ve yaşar o kaderi, ya sevgiyle. Aklını dinle ama kalbinle yaşa. Kalbine sor aklınla sağlamasını yap mantığını gör. Sen dört element ile dört işlemsin. Hepsi bu.
Kendini yenen, yıkan, doğuran, inşaa eden ve seven iyileşir. Yoksa hayat onu sakız gibi çiğneyecektir. Aşk ile…
#nesrince
Nesrin Arıkan