317054311
Dolar 27,1177
Euro 28,9158
Altın 1.675,64
BİST 8.000,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Muğla 33°C
Açık
Muğla
33°C
Açık
Cum 34°C
Cts 34°C
Paz 31°C
Pts 30°C

Notice: Undefined variable: showWideSidebar in /var/www/vhosts/bodrumyerelhaber.com/httpdocs/wp-content/themes/neva/parts/widesidebar.php on line 24

Ayhan Karahan yazdı : İKİ ZÜBÜK BİR KAPIDA ÖTERKEN…

24 Ağustos 2023 16:43

Bodrum’da siyaset ile ticareti ayrı kulvarlarda yürütebilmek mühim bir meziyet.

Bodrum’da siyaset ile ticareti ayrı kulvarlarda yürütebilmek mühim bir meziyet. Son beşi bir yerde örneğini CHP Bodrum İlçe Kongresi kapısından salona girer ve çıkar iken gördük. Meclis üyesi kendi arsası ile ilgili köklü plan değişikliği istiyor. Yazar kasanın başından alınan; yemeden, içmeden kesiliyor. Bir başkası tamamen duygusal sebeplerle yıllar boyunca saçında tel bırakmamacasına sadece ve sadece CHP ilçe başkanlığı için çalıştığını söylüyor. Paylaşımda AKP Genel Başkanı’na ve onun örgütlerine yüksek bağlılık yemini ediliyor. Ayran gönüllü olanın, herkes tarafından çalkalanabileceğini ve yayığa dönüşebileceğini gördük. Zübükler pek tekliği sevmediklerinden doğada genellikle çiftler halinde yaşarlar. Bu çiftlerin cinsiyeti olmadığı gibi; dini, imanı, milliyeti, vatanı da olmaz. Onlar için, “Söz konusu olan çıkar ise gerisi teferruattır.” Bu nedenle bir kapıda ötmek gerekirse, bu işi solo yapmazlar. Çoğunlukla düet şeklinde icra ederler. Birisinin çıkardığı hatalı sesi, diğeri telafi eder. “Hacılar, bacılar. Birbirini ağırlar” modunda bir işleyiş ve ilişkidir asıl olan.   

SAĞDAN, SOLDAN ESTERABİM.

Allah’ın hakkı üçtür deyip, üçüncü kez CHP ilçe başkanı adayı olan arkadaşa; “AKP Genel Başkanı ve onun örgütleri ile arana mesafe koy. Oraya olan aşkını bitirmeden, yeni bir aşk yaratamazsın” dedik. “Ölürüm de vazgeçmem o yardan” kabilinden yanıt aldık. Bu durum ayrı bir tartışmanın ve farklılaşan bir sürecin mevzusunu oluştursa gerek. Bazı anlar vardır katalizör özelliği taşırlar. Ak koyun, kara koyun ortaya çıkar. 20 Ağustos Pazar günü itibarıyla, Heredot Kültür Merkezi’nden de ikili açığa çıkmış. Zilleri takıp, ciki ciki yapan bu ikili hayli rutubetli ve boğucu Pazar gününü bir hayli renklendirmişler. Yeni vefat etti Erkin Koray. “Sağdan, soldan estarabim…” derdi. Bu ikiliden birisi sosyal medya paylaşımı ile sağdan, diğeri ise köşe yazısı ile soldan esterabim demiş. Ancak kurgu aynı. Kurgunun beslemesi yalan da aynı. Salondan olmayan bir dağıtım kesiti alıp, besleme tetikçiliğe oynamışlar. Söz gelimi ortada bir dağıtım yok ise aynı kapıda şakıdayan ikili neyi dağıtmış oluyor? Öyle ya… Dağıtan var ise bir de dağıtılan vardır. İkisi birleşip, dağıtılan tek bir kişi gösteremezse; hangi çengi de kıvıracaklar acep?  

TARİH, BİRAZ DA SOYTARILARIN AYARSIZLIK TARİHİDİR.

Sarayın soytarısı olmazsa ihtişamı da eksik kalır. Saray ne denli büyük ve ihtişamlı ise soytarısı da o denli çok olur doğal olarak. Soytarının görünür mesleğinin ne olduğunun önemi yoktur. Onun asli görevi kralı, padişahı eğlendirirken; “Kral çıplak” gerçeğini de bulanıklaştırmaktır. Abdul, Arapça kul-köle manasına gelir. Kadir ise kıymetli, değerli demektir. Şimdi Abdulkadir, kıymetli köle mi demek? Bunun dil içerisindeki tam karşılığını dilbilimcilere bırakmak doğru olabilir. Ama siyaset ve yaşam içerisindeki karşılığı tartışılabilir. Yıl; M.Ö. 5. Y.Y. Heredot Kültür Merkezi’nde; Pers kralı, AKP sever başkanın çok yutkunduğu sahnenin karşısındaki merdivenden çıkarken, soytarısı pandik atar. Kral: “Bu ne hadsizlik” diyerek tepki gösterir. Soytarısı: “Afedersiniz hünkarım. Sizi valideniz sanmıştım” diyerek özür diler. Soytarılar dillerine olduğu denli, ellerine de çok hakim değildir çoğu zamanlar. Tarih birazda bu soytarıların ayarsızlık tarihidir.

KIVIR, KIVIR. NEREYE KADAR?

İki kekliğin bir kayada ötemediği zamanlarda; aynı kapıdan beklentili ikilinin çıkardığı ses hiç de ayrıksı değildi. Biri paylaşımından, diğeri yazısından aynı sesi çıkarır. Ama hikaye yoksunluğu, notasızlıkla örtüşünce gerçek anlamda zübüksü bir komedi çıkar ortaya. Salondaki zübüklük kurgusu mizansen dahi sayılamayacak denli acemi yalan üzerine kurulmuş. Kolektif zübüklük kurgusu: “Neden şimdi bu haber, aslında başka şey demek istedi, paylaşırken sağ ayağını kaldırmıştı” gibi saçmalık üzerine oturtulmak istendi. Etrafında yalan ile çember oluşturmaya çalıştıkları gerçek bir haber var. Haber zaten salonun sıralarına, duvarlarına değin sirayet etmiş. Ama hiçbir siyasi midesizliğin öğütemeyeceği o haberin açtığı alan, zübüklüğün adeta oryantal kıvırma alanı olmuş. Zübük bir kişi ya da bir sıfat, bir tanımlama değildir. Zübüklük tarihsel, toplumsal bir vakadır. Bu noktada tek tek zübükler bizim konumuz olamaz. Kimseye zübük demek ya da bir zübüklüğü tescillemek bize bir şey kazandırmaz. Manalı da değil. O sebepten kişilerle işimiz olmaz. Kişisel hiçbir derdimiz de olamaz. Devir zübükler devri olunca bir zübük gider, diğeri de gelir. Ama ekseriyetle ikili dolanırlar, düet yaparlar malum kapıda. O yüzden daha baştan; özel bir kasta girmeksizin, “İki Zübük Bir Kapıda Öterken…” dedik. Derdimiz bataklık olmalıdır. Ancak, bir başka sorun şurada. Hiç kimse bu göbeklere para yapıştırmaz. Hiçbir balıkçı da oltanın ucundaki balığa yem atmaz. Kıvır kıvır. Nereye kadar? Mikrofona çıkan esas oğlanları; “Asılsız haber…” dedi. Haberi telafuz dahi edemedi. Yutkundu, yutkundu da yutamadı. Ava giderken, avlananlar; tarihin babası Heredot’un özel ilgi alanı olmuştur. Adının o kültür merkezine verilmesi ve AKP ile MHP’nin Heredot’tan fena haldeki rahatsızlığı da boşuna değildir.

SORU ÇOK NET: “DOĞRU MU, DEĞİL Mİ?”

Bunlardan birisi, “Yetmez ama evet” çizgisinden; “Yetmez ama Tuna” hattına evrilirken yine aynı güce biat etmekte ve aynı fabrika ayarlarına geri dönmekte. Haberim için, “Ben de okudum” demiş. Aferin ona. Hani rahmetli atalar, ölmeden evvel demişler ya; “Okumak cahilliği alırmış. Eşeklik baki kalırmış.” Ayrıca, “Yetmez ama …” kendisinde kesin baki kalmış. Türkçe bilgisine dair de küçük bir ipucu. Okuduğunun ortaya bir paylaşım olduğunu dahi anlayamamış ve bir yere gönderilen mesaj sanmış zaten. Umarım kendisinin Türkçe öğretmeni yaşıyordur. Yaşıyorsa dilerim bu yazısını okumamıştır. Öğretmenlik yaptım. Bilirim. Öğrencin başarısız olabilir, algı eksikliği yaşayabilir. Ama benimle adaş, soyadı Ongun olan zatın Türkçe öğretmeni olup da böylesi bir Türkçe ile yüzleşmenin yaratacağı sendromu tahayyül dahi etmek istemem. Görüşlerini katarak saygısızlık ettiğim kişilerden söz etmiş. Merak etmesin. Kendisinin alışık olduğu üzere; kimse kurşun asker ve cücükçü değil. Onun aklının alamayacağı ölçüde hayatı kavrama-yorumlama yetisi ve toplumsal yaşamda karşılıkları olan bağımsız kişilikler. Çok önemsemiş kongreleri nedense! Ben kardeşimin onun Tuna’sına karşı başkan seçildiği kongreye dahi gitmedim. O gün Galatasaray’ın maçı vardı. Telefonla sonucu dahi sormadım. O denli önemsedim. CHP kongresinde o, bu seçilmiş çok da önemli değil. Ama seçilenin karanlık ile arasına mesafe koymasını istemek her ortalama yurttaşın hakkı. Hele de; teşekkür edilen 21 yılın, 4.5 yılını mapusta geçirmiş bir gazetecinin fazlası ile buna hakkı olduğunu düşünüyorum. 20 Ağustos kongresinde salonda oylama başlayana dek bekleme zulmüne de; onurlu ve yüreği yeten bir muhatap, “Yalan haber” deme cesaretini gösterir mi diye zorunluluktan katlandım. Bu, “Yetmez ama evetçi” yetmiyormuş gibi; zaman ve emek harcayıp, bana dair 26.5 sayfalık bir suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyurunda demek istediklerini de savcıya yine ben izah etme zahmetinde bulunmuştum. Savcı zatın mesleğini merak etmiş, sormuş ve tek kelimeyle; “Kovuşturmaya yer yok” demişti. Diğeri zaten AKP’nin yöneticisi, profesyonel danışmanı, sahibinin resmi sesi. Şimdi bunlar yemeyip, içmeyip; “Bugün CHP için ne hayır işledim, hangi sevaba girdim” derdine düşecekler. CHP’liler de buna inanacaklar!!!  Bunların ağababaları da yazılarıma, haberlerime dair mizansenler yaptılar. Bunun için karakollar, divanlar kurdular. Yalandan da olsa gizli-açık tanıklar uydurdular. Sonuç: Dosyalar dolusu kesinleşmiş beraat kararları. Bunlara dair açtığım beşer kuruşluk tazminat davalarım sürdüğü için, detaya girmeyeceğim. Ama bu iki acemi, kurguyu dahi yapamamışlar ki! Yalandan da olsa kendileri dışında bir üçüncü göz, kulak bulmaları gerekirdi. Heredot Kültür Merkezi’nde Işın’landıklarının yere göğe sığdıramadığı son 21 yılın mimarı, bize kumpas savar olmayı da öğretti. Elbette masum değiliz hiç birimiz. Bunların en masumu ise Teğmen Çelebi görünüyordu. Tüm ülke onun masumiyetine gözyaşları dökmüştü oysa. Oysa o sonuçta celladına aşık kurban ruh halinden asla sıyrılamamış. Yetmez Ama Evet ile dolaylı, AKP yöneticiliği ile doğrudan çıkılan bu yolun batak olduğu çok açık. CHP’liler iki kılavuz kargadan, tek insan evladı doğru kılavuz çıkmayacağını özellikle Bodrum’da daha net görmekte. Soru çok net. “Doğru mu, değil mi?” Bunun yanıtı muhatabından alınana değin de, sorulacak elbette. “Doğru mu, değil mi?”   

Bilgi niyetine not: Normalde profesyonel AKP’li ve yönetici Abdulkadir Sevindik ile Yetmez Ama Evet’in (Şu anda fiilen AKP’de olan arkadaşları ile) Bodrum bayraktarlığını yapan Ayhan Ongun’un özellikle bu mevzuda aynı kare içerisinde fotoğraf vermemeleri gerekirdi. Ama telaşla hata yapmışlar. Çünkü ikisi de benden taraf yaralı. Birisine, AKP adına siyasi iş çevirirken, Oasis-Nurol Kültür Merkezi’nde tuvalet kağıdı atmıştım. Tezgahı daha doğrusu masası dağılmıştı. Diğerine de yine Bodrum Basın Platformu adı altında AKP adına arkadan iş devşirirken, suçüstü yapmıştım. Platformu bir daha toparlanamamak üzere dağılmıştı. Yani aramızdaki maraza, mahallede çelik-çomak oynarken çıkmadı. Anlıyorum. Onlarında işi zor. Muhtemelen ağababalarına dağılan tezgahlarının, masalarının, platformlarının hesabına veremediler. Yoksa yanıtı çok basit bir soru. “DOĞRU MU, DEĞİL Mİ?”

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
8 Eylül 2021 22:39
11 Kasım 2020 20:38
20 Aralık 2020 16:43
19 Ağustos 2023 17:26
9 Aralık 2021 13:05
3 Şubat 2021 15:41
YORUMLAR

Bir Cevap Yazın

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

%d blogcu bunu beğendi: